30 Kasım 2007 Cuma

DİJİTAL KALE



YAZAR : DAN BROWN

Susan, NSA da, şifre çözüm merkezi olan Kripto katının başında olan zeki ve çekici bir bayandır. Susan, David Becker adında bir dil profesörü ile birliktedir.

Susan'ın komutanı olan, kripto katının müdür yardımcısı Strathmore, o ana kadar kadar Susan'ı hep kollamış ve yükselmesinde ona yardımcı olmuştur.

Tankato, Hiroşima dan etkilenip sakat doğan insanlardan biriydi. Annesi doğum sırasında ölür. Babası, bir utanç kaynağı olarak gördüğü özürlü oğlunu hastanede bıraktığı için Tankato kimsesiz çocuklar yurdunda büyür. Teknoloji dünyasına ilgi duyan Tankato bir yazılım uzmanı olur. Adını duyurduktan sonra NSA tarafından teklif edilen işi kabul eder ve NSA için çalışmaya başlar. NSA, 2 milyar dolara inşa ettiği, TRANSLTR olarak adlandırdığı dev bilgisayarla şifre çözümü gerçekleştirir. Ancak bu şifre çözümü kişilerin özel hayatlarını taciz ettiği görüşünde olan Tankato NSA dan ayrılır.

Tankato'nun E-maillerinin şifrelerini kırıp onları okuyan Strathmore, Tankato'nun çözülemeyen bir şifre sistemi geliştirdiğini öğrenir.Mutasyon dizgilerinden oluşan DİJİTAL KALE. Tankato imkansızı başarmıştı ve bunu internet üzerinden satışa çıkarmıştı.

Strathmore dijital kaleyi internetten indirip şifresini kırmaya çalışır. TRANSLTR en fazla 10 dakikada şifreyi çözebiliyordu. Ancak sistem dijital kaleyi kabul etmiyordu. Çünkü dijital kale Mutasyon dizgilerinden oluşuyordu ve mutasyon dizgileri virüslerin ana temeliydi. Strathmore dijital kalenin şifresini çözmeyi kafasına koymuştu. Eğer dijital kalenin şifresini çözüp, bu yazılıma bir açık kapı ekleyebilrse bu NSA da bir devrim olacaktı. Bu sayede her bilgiye rahatca ulaşılabilecekti. Bundan dolayı Strathmore TRANSLTR nın virüs koruma programı olan Koridoru devre dışı bırakır ve dijital kalenin şifresinin kırılması için beklemeye başlar.

İspanya'ya giden Tankato kalp krizi geçirerek ölür. Strathmore dijital kalenin geçiş anahtarını almak için bir ajan göndermek yerine, bir sivil olan David'i ispanya'ya gönderir. Bu sayede NSA zan altında kalmıyacaktı. David, Tankato' nun elbiselerini almaya gider ancak Tankato'nun bir yüzüğü olduğunu anlar. Yüzüğü ister ama yüzük yoktur. Çünkü Tankato onu ölürken bir turiste vermiştir. David yüzüğün peşine düşer.

David'in işi beklediğinden uzun sürer. Yüzüğün peşine düşerek önce Kanada'lı turisti bulur. Kanadalı turistin yönlendirmesi ile bir Alman turistin peşine düşer. Alman turisti bulur ancak onunla birlikte olan kadın yüzüğü punkçu bir kıza verir. Becker Punkçu kızın peşine düşer ve sonunda şans eseri onu da bulur ve yüzüğü ondan alır. Bu olaylar sırasında Becker yanlız olmadığının farkında değildir. Bir katil David'i takip etmektedir. görüştüğü her kişiyi de yok etmektedir. Şimdi sıra David' de. Katil verilen emir doğrultusunda yüzüğü alıp David Becker' ı yok edecekti. Ancak David çetin ceviz çıkar.

Strathmore, gizlilik içinde planını yürütürken bir teknisyen kripto katına gelir ve ekrandaki geçen süre onu şok eder. 16 saattir TRANSLTR bir dosya üzerinde çalışıyordu. Bu imkansızdı. Sistemde virüz vardı!Ama Strathmore' u ikna edemez. Sistemi kapatmayı planladığı zaman öldürülür. Susan teknisyenin ölümünü o an kripto katında olan Greg Hale in yaptığını düşünür.

Müdür Fauntine, Strathmore'un projesi hakkında bilgi sahibiydi ancak Strathmore işe bir kiralık katili karıştırması ileri gittiğinin bir göstergesiydi. Fauntine iki kişilik bir ekibi ispanya'ya gönderir ve katili izlettirir.

Çok geçmeden Susan ve Strathmore dijital kale diye bir şey olmadığının farkına varırlar. Tankato onlara bir oyun oynamıştı.Bir virüsü şifreleyerek onu açık arttırmaya çıkarmıştı. İzleneceğinin ve Strathmore'nun dijital kaleye sahip olmaya çalışacağının farkındaydı ve öyle olmuştu. Strathmore digital kaleyi çözmek için koridoru devre dışı bırakmıştı ve bilgi bankası tehlike altındaydı.Strathmore kaybediyordu.

Susan,Greg Hale'nin Tankato ile olan maillerini ele geçirir ve onunla ortak olduğunu düşünür. Greg intahar eder. yanında da bir not. "Pişmanım. Dijital Kale ile ilgili olarak Tankato ile haberleşiyordum. Geçiş anahtarını elde etmek için bir kiralık katil tutup Tankato'yu öldürttüm. Ancak David Becker'ı da öldürtmek zorunda kaldım. Onun için üzgünüm."
Susan yıkılmıştır.Strathmore amacına yavaş yavaş yaklaşıyordu.Dijital kale bir hüsran ile sonuçlanmış olabilirdi ancak Susan artık onun olacaktı. Kazanan yine o olacaktı.

Strathmore çeketini perişan haldeki Susan'a verir ve TRANSLTR i kapatmaya gider. Bu arada ceketin cebinden bir ses gelir ve Susan cebi kontrol eder. Bir skyper. Yeni bir mesaj vardır. David Becker : YOK EDİLDİ

Strathmore Susan'ın elinde skyper ı görür ve Susan'ın herşeyi öğrendiğini anlar. Ona "seni hep sevdim ve seveceğim. Sen benim tek Aşkımsın.." gibi itiraflarda bulunur. Ancak bu arada TRANSLTR patlar ve Strathmore ölür.Susan, Strathmore'un odasındaki gizli asansörün 5 hanelik şifresini düşünürken Strathmore'un ona olan aşkı aklına gelir ve şifreyi girer. S-U-S-A-N

Susan kripto bölümünden kurtulur ve yeraltı otoyolunda yürürken bir kurtarma ekibi onu almaya gelir ve ana bilgi bankasına götürür. Dijital kale bir virüs değildi. Bir solucandı ve sistemin güvenlik kalkanlarını yok etmek için programlanmıştı. Bu sayede isteyen herkes NSA bilgi bankasındaki gizli bilgilere hiç zorluk çekmeden ulaşabilecekti.

Susan hala perişan bir halde iken Müdür Fauntin'in emri üzerine ispanya ile uydu bağlantısı gerçekleştirilir. iki ajan, kiralık katil ile David Becker'ı araçlarına almışlardı.kiralık katil ölmüştü ancak David hala hayatta idi. Bu Susan için muhteşem bir haberdi.

Yüzükte "bekçilere kim bekçilik edecek" yazıyordu ancak bu şifre değildi. Programı inceleyen 2. sorumlu teknisyen Soshi dörderli anlamsız dizeler bulur. Onlar için anlamsız olan bu grupların bir şifre olduğu anlaşılır ve Susan ile David'in ortak çalışması ile geçiş şifesi girilir ve solucan durdurulur.

20 Kasım 2007 Salı

%100 DÜŞÜNCE GÜCÜ



YAZAR: JACK ENSING ADDINGTON

%100 düşünce gücü adlı kitap The Secret adlı kitapla aynı konuları işliyor ancak bu kitap,
The Secret adlı kitabın evrenin enerjiden oluştuğunu söylerken %100 düşünce gücü adlı kitap aynı konulara Yaratıcının “Yüce Güç’ün” şemsiyesi altında anlatır. Yaşanmış olaylar ile kurgulanan bu kitabın özetini yapmak zor olduğu için altını çizdiğim bölümleri yazmak bana daha uygun geldi.

-Psikonez, “her şey önce düşüncede başlar” prensibidir.
-İnsanın aklı, Yaratıcının ağzıdır.
-İnsana ne büyük bir onur verilmiş: Hayatına hükmetme fırsatı!
-Düşündüğüm şeyler zamanla gerçeğe dönüşüyorsa, sadece gerçekleşmesini istediğim şeyleri düşünmem akıllıca olur.
-“Işık gök gürültüsünden, düşünce de eylemden önce gelir.” HEINRICH HEINE
-Kuralları insan koyar, bilinçaltı bunları uygulamakla görevlidir.
-Düşünce ek, eylem biç.
-“Dualarınıza dikkat edin, gerçekleşebilirler.” EMERSON
-“Hepsinden önemlisi, kendine karşı dürüst olmandır. Gece gündüz bu doğruluğu izlersen kimseye karşı yanlış olmazsın.” SHAKESPEARE, Hamlet
-…çünkü tanrı bize korku değil; güç, sevgi ve kusursuz düşünen bir ruh bahşetmiştir.
-Hiç hata yapmayan kişiler, hiçbir şey yapmayanlardır.
-“Kendi kendisinin yasası olan insana hiçbir yasa gerekmez. Hiçbir yasa çiğnemez ve o gerçek bir kraldır.” GEORGE CHAMPAN
-Dar kapıdan girin: çünkü mahvoluşa götüren yok ve kapı geniş olduğu için oradan giden çoktur. Hayata götüren yol ve kapı dar olduğu için onu bulan az olur.
-Eğer istediğiniz şeyler için içtenlikle dua eder ve isteklerinizin gerçekleşeceğine inanırsanız dilekleriniz yerine gelecektir.
-Mahatma Gandi kendisine neredeyse imkânsız bir hedef seçmişti. Fiziksel olarak çok şey başaramayacağı izlenimini uyandıran bu küçük adamın gün gelip Hindistan’ın İngiliz İmparatorluğu’nun hegemonyasından kurtulmasına öncü olacağını kim düşünebilirdi ki?
-“İnsan, elinin uzanabildiğinden daha ötesini amaçlamalı.” ROBERT BROWNING
-İnandığınız ölçüde sahip olursunuz.
-İnsan gün boyunca düşündüğü şeylerin toplamıdır.
-“Aranmadan ansızın akla gelen düşünceler çoğunlukla en değerli olanlarıdır ve bu yüzden korunmalıdırlar; çünkü nadiren tekrar gelirler.” JOHN LOCKE
-Bilinç ötesi, sonsuz Zekâ’ya, yani Yaratıcıya verilen bir başka isimdir.
-“..Ben değil, benim vasıtamla çalışan Tanrı,..” AZİZE TERESA
-Fikirler hiç ummadığımız anlarda gelir.
-Fikirler en umulmadık anda, insanlar mücadeleden vazgeçtiklerinde, yarı uykudayken ya da hayal kurarken ortaya çıkmaktadır.
-“Hayal gücü bilgiden daha önemlidir.” ALBERT EINSTEIN
-..İsa bize şunu öğretti: Arzuladığın ve dua ettiğin ne olursa olsun, inan ve senin olsun.
-“Kendine güven, aklın kesin bir inanç ve güvenle, büyük ve gurur verici işlerde kullanımıdır.” ÇİÇERO
-Gerçek kendine güven Tanrı’ya, Ben’e güvendir, içimizdeki Mutlak Güce güvendir.
-“Tüm yazılanlar, yapılanlar ve sahip olunanlar Tanrı’nın lütfüdür.” EMERSON
-Tanrı bizimleyken, kim karşımızda durabilir.
-“Tanrı’ya güvenmek insana güvenmekten çok daha iyidir.” Zebur
-İhtiyacımız olan şey başkalarının bizi daha çok sevmesi değil, bizim onları daha çok sevmemizdir.
-Dönek bir dünyan takdirini kazanmak için çalışmamalıyız. İçimizdeki Tanrı’yı memnun etmek için harcadığımız çabada doyum bulmalıyız.
-“Düşüncelerine hâkim olamayanlar kısa zaman sonra davranışlarına da hâkim olamazlar.” THOMAS WİLSON
-Bilinçaltı sürekli olarak bilinçten gelen emirleri yerine getirir.
-İnsana seçme hakkı verilmiştir. Kullanıp kullanmamak kendisine bağlıdır.
-Düşünebildiğiniz, inanabildiğiniz ve güvenle bekleyebildiğiniz her şey mutlaka gerçekleşir.
-“İnsan, sınırları olmayan bir dairenin merkezidir.” SOKRAT
-İncil, “para aşkı tüm kötülüklerin kaynağıdır” der.
-Verin ki hayat da size versin. Unutmayın ki hayat bir bütündür.
-Başımıza ne geldiği değil, ona nasıl tepki gösterdiğimizdir önemli olan.
-Her tohumun kendi cinsinden meyve vermesi kaçınılmazdır ve düşünce de kaderin tohumudur.
-“Düşünce çözülmüş madde, madde ise şekillenmiş düşüncedir.” Phineas Parkhurst QUIMBY
-Madde yoktur; görünen ve görünmeyen her şey enerjiden oluşmaktadır.
-..Göle su almaya gitmek gibidir bu. Suyla doldurmak için yanımıza fincan mı alacağız yoksa kova mı? Göl buna aldırmaz, çünkü o bizim için oradadır.
-“Geçmiş ve gelecek yoktur; yalnızca sonsuz bir şimdi vardır.” ABRAHAM COWLEY
-Ne kadar zaman ayırırsanız bilinçaltı o kadar zamanda yerine getirir.
-Bilinçaltının zaman yargısı yoktur.
-Bir şeyi ezberlemenin en iyi yolu bir fikri diğeriyle birleştirmektir.
-Kasırganın merkezi durağan görünür, ama aslında güçle doludur.
-Sağlam durun. Cesaretiniz bulaşıcı olacaktır; yayılacak ve diğer insanları etkileyecektir.
-Her durumda olumlu karşılık vermeye çalışın. İyiyi bulun.

17 Kasım 2007 Cumartesi

30 DAKİKADA İŞ BAŞVURUSU HAZIRLAMA



YAZAR: JUNE LINES
CV nin nasıl yazılması gerektiği hakkında bilgi verir bu kitap. CV yazılırken açık ve kolay anlaşılır yazmalıyız. Yalan bilgiler ( filanca yerde çu görevi gerçekleştirdim..vb) CV de yer almamalı. Çünkü bu bilgilerin yalan olduğu anlaşıldığı zaman işten kovulabiliriz. Ancak CV de bazen gerçeklerin üzerini biraz örtekte sakınca yok. Örneğin; 2005 yılında X şirketinde 30 iş günü staj yaptınız. CV nizde stajlarınızdan bahsetmek size artı bir puan katacaktır elbette. Ancak CV nizde "2007 de X şirketinde 30 iş günü staj yaptım" demek yerine "2007 de X şirketinde staj yaptım." dersek, iş veren staj süresini 30 iş günü ile sınırlamaz..ve bu yalanda sayılmaz :)
Her zaman CV hazırlamakla vakit harcamak vakit kaybıdır. Yeni bir işe başvuracağımız zaman CV de bazı bilgileri yazmaya unutabiliriz de. Bundan dolayı bir CV taslağı hazırlamalıyız ve bu taslağı belli periyodlarda güncellemeliyiz. Bir iş başvurusu yapacağımız zaman bir çıktı almak bize yetecektir

YABAN



Yazar: Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU
Babası Osmanlı paşası olan Ahmet Celal, savaşta kolunu kaybettikten sonra hayata küser. Askerdeki en iyi erlerinden biri ve arkadaşı olan Mehmet Ali’ nin teklifi üzerine İstanbul’ dan ayrılarak Mehmet Ali’ nin köyüne yerleşir. Bir İstanbul aydını olan Ahmet Celal’i köy hayatı epeyce zorlar.
İtilaf devletlerinin Osmanlıyı işgaline sessiz kalan saray halkı, kurtuluş hareketine engel olamaz. İdam edilecek bir adama son isteğini soran bir papazın “ölmemek” cevabını duyuşunun vücut bulmuş hali olan kurtuluş hareketini, Ahmet Celal, köydeki insanlara anlatmaya çalışır ancak başaramaz. Konuyu her açışında köy halkı arasında daha “yabanıl” görülür. Köylünün bu kayıtsızlığı karşısında kızsa da bundan köy halkını sorumlu tutmaz.
” Bunun nedeni, Türk aydını, gene sensin! Bu viran ülke ve yoksul insan kitlesi için ne yaptın? Yıllarca, yüzyıllarca onun kanını emdikten ve onu bir posa halinde katı toprak üstüne attıktan sonra, şimdi de gelip ondan tiksinmek hakkını kendinde bulamazsın.
Anadolu halkının bir ruhu vardı, nüfus edemedin. Bir kafası vardı, aydınlatamadın. Bir vücudu vardı, besleyemedin. Üstünde yaşadığı bir toprak vardı, işletemedin. Onu, hayvani duyguların, cehaletin, yoksulluğun ve kıtlığın elinde bıraktın… Şimdi elinde orak, buraya hasada gelmişsin. Ne ektin ki, ne biçeceksin?..” der Ahmet Cemal, kurutuluş hareketine duyarsız kalan köy halkına suç bulmaya çalışan ‘aydın’ kişiliğine.
Ahmet Celal ne yaparsa yapsın köylünün ona layık gördüğü ‘yabanıl’ damgasından kurtulamaz. Âşık olduğu köylü kızı Emine bile onu ‘yabanıl’ görür ve Mehmet Ali’ nin kardeşi İsmail ile evlenir.
Birinci ve ikinci İnönü zaferleri Ahmet Celal’i mutluluktan uçurur. Olayın ihtişamını idrak edemeyen köylüler Ahmet Celal’ i delirdi zanneder ve kendi haline bırakır. Ahmet ise çok daha önceden köylüden umudu keser. Kendi hallerinde yaşayıp giderlerken yunan ordusu yaklaşmaktadır. Uçaklardan atılan bildirgelerde “ bizden korkmayın. Bize ateş açmayın. Bizler padişah ve halife adına buradayız. Sizi Kemalin çetelerinden kurtarmaya geliyoruz..”yazmaktadır. Bunu gören Ahmet, bu bildirgeye inanan köylüleri pataklamamak için kendini zor tutmaktadır. Lakin köylüler Yunanlıları bir bayram havası ile beklemektedir…
Beklenen misafir sonunda gelir. Köylünün yiyeceğini yer, içeceğini içer, onların yataklarında yatar ve vaat ettiği para ödemesi için onlara, yunanca yazılar yazılmış kâğıtlar verir. Ahmet, kandırılan köylünün gözünü açmaya çalışsa da muvaffak olamaz.
Büyük taarruz gerçekleşir ve yunana ordusu bozguna uğratılır. Ancak Ahmet buna pek sevinmeye vakit bulamaz. Çünkü dağılan yunan ordusu geri dönerken geçtikleri her köyü harabeye çevirir. Askerler, evleri yakıp, kadınları taciz ederek, erkekleri katlederek, taş taş üstünde bırakmadan Anadolu’dan ayrılmaktadır. Ahmet’ in tek derdi ise Emine’dir. Köy meydanında bir küme halinde duran kadınlar askerlerin tacizine uğrarken Ahmet, durumun daha da kötüleşeceğini bildiği için bir fırsatını bulup Emine’yi sürünerek oradan kurtarır. Beklenen katliam başlayınca yerden kalkıp koşarak kaçmaya başlarlar ancak Emine kalçasından, Ahmet ise boşluğundan vurulur. İkisi de düşmandan kurtulup sabaha varırlar ancak bacağını kullanamayan Emine orada kalır. Yardım getirmeye giden Ahmet ise son yolculuğuna çıktığının farkındadır ve yine yalnızdır.

MUTLULUĞUN KIYISINDA



YAZAR: DOSTOYEVSKİ
20 li yaşlarda olan Vasya Şumkof iş arkadaşı olan Arkadi ivanoviç ile birlikte aynı apartman dairesinde kalmaktadır. Vasya, doğuştan ufak bir kambura sahip, kendine verilen görevi en güzel şekilde yerine getiren (yazısı herkes tarafından bilinir) bir katiptir. Bir gün Arkadi, kendi halinde bir hayat süren dostu Vasya' da bir değişiklik olduğunu farkeder. Arkadaşını zorladıktan sonra Vasya'nın Liza adında bir sevgilisinin olduğunu ve o gün nişanlandıklarını öğrenir. Mutluluktan deliye döner Arkadi. Yerinde duramayan Vaysa dayanamaz ve Arkadi' nin dört gözle beklediği teklifi yapar ' Hadi! Seni Liza ve ailesi ile tanıştırayım'Yılbaşı arifesinde, Arkadi ve Vasya Liza'nın evine doğru yola koyulurlar ancak eli boş gitmenin uygunsuz olduğunu düşünerek Liza'ya bir şapka alırlar. Vasya, bir yıla yakın bir süreden beri Liza ile konuşmaktadır. Bu süre zarfında Vasya, en yakın dostu olan Arkadi' den bolca bahsettiği için Liza ve annesi de Arkadi ile tanışmayı dört gözle beklemektedir. Yılbaşı arifesinde Arkadi ile tanışmak onlar için güzel bir sürpriz olur.Mutluluk sarhoşu olan iki arkadaş evlerine dönerken Vasya' nın durgunluğu Arkadi' nin dikkatini çeker. Bu durgunluğun sebebini öğrenir. Bir ay önce Vasya' nın patronu Yulyan Mastokaviç, Vasya ya kopyalarını çıkarması için birkaç dosya verir. Ancak Vaysa mutluluk sarhoşluğunda bugün yarın diyerek işi erteler ve son iki güne gelir. İşi zamanında bitirememe korkusu Vasya' yı sarar. Şimdiye dek Yulyan' ın verdiği görevleri zamanıda hatta zamanından da önce teslim eden Vasya, Yulyan'a ihanet ettiğini, ona yalan attığını düşünmeye başlar. Arkadi, Vasya' ya yazıyı yazması için teşvik eder. Arkadi' ye inanan Vasya yazı yazmaya başlasa da kaygıları daha da büyüyerek kafasını doldurur ve yazı yazmayı yine bırakır.Yılbaşı gelmiştir. Ertesi gün dosyaları teslim etmesi gereken Vasya, henüz yazıların üçte birini bile bitirmemiştir. Arkadi, arkadaşının gittikçe kötüye gittiği görür ama ona bir türlü laf geçiremez. Çıldıracağından endişe eder. Vazifenin aciliyetini araştırmaya başlar ve Yulyan Mastokaviç ile konuşmaya karar verir. Ancak Yulyan' ın yanına gittiğinde, şaşkın, aynı zamanda üzgün bir topluluğun içinde boş bakışlarla etrafı süzen Vasya'yı görür. Yulyan, Arkadi' yi görünce olup biteni Arkadi' den öğrenir. Fazla da önemli olmayan bir görev yüzünden Vasya delirmiştir. Bu acı olay herkesi göz yaşına boğar.

THE SECRET



Yazar: RHONDA BYRNE
The Secret (SIR) isimli kitap çekim yasasından bahseder. Her düşünce kendine has frekanslar yayar. Bu frekansların oluşturduğu manyetik alanlar benzer frekansa sahip olan şeyleri kendilerine çekerler. Zamanla bu düşünceler hayatımızı şekillendirir. Kitapta bolca yer alan PARA konusunu örnek olarak verirsem konu daha iyi anlaşılabilir. Kitap der ki parayı düşündüğümüzde beynimiz paranın kendine has olan frekansını yayar. Bu frekans ise paraya ait olan benzer frekansı çeker ve hayat isteğimiz doğrultusunda değişir :0Biraz mataryalist..Kitap, motive amaçla yazılmış. Doğruluk payı var ama firaz fazla şişirilmiş desem yerinde bir tespit olur kanaatindeyim.Kitabın birebir özetini yapmak yerine, kitabı okurken, içinde para olmayan bölümlerden aldığım notları yazmanın daha ilgi çekeceğini düşündüm-Şu an yaşadığınız hayat, geçmiş düşüncelerimizin yansımasıdır.-Her düşünce bir frekans yayar ve manyatik alan oluşur.-Hayatta değiştirmek istediğiniz birşey varsa yapmanız gereken düşüncelerinizi değiştirip istediğiniz şeyleri düşünmeye başlayın. Böylece uygun frekansı yaymaya başlarsınız.-Çekim yasası, düşüncelerinizi alarak onları size yaşam deneyimi olarak geri gönderen doğa kanunudur.-Düşüncelerinizde olumsuz kelimelere yar vermeyin.(duymasın...olmasın...istemiyorum...vb)-Çekim yasası size, ne düşünüyorsanız onu verir.-Mutlu anlarınıza anahtar kelimeler atayın. Olumsuz anlarda bu kelimeler ile mutlu anlarınızı hatırlayın.-Çekim yasası uykuya dalmadan önce üzerinde düşündükleriniz hakkında çalışmaya devam ederek frekans yayar. Uyumadan önce iyi şeyleri düşünmeye çalışın.-Şu an düşündükleriniz, gelecekte yaşayacakalrınızı doğuruyor.-Kuantum fiziği çekim yasasını vurgular. Kuantum, aklı işin içine sokmazsanız bir evreninizin de var olamacağını söyler.-Bizler büyük bir yayın istasyonuyuz.-Ben düşüncelerimin efendisiyim.-Sizin ısrarla düşünerek çağırmadığınız hiçbirşey yaşamınıza giremez.-Evrenin, düşüncelerimizi bize geri bildirmek için kullandığı mekanizma, bizim hislerimizdir.-Çekim yasasının karşı konulmaz gücünü oluşturan şey, sevgi ile düşüncenin bir araya gelişidir.-Evren bir katalog gibidir. Seçin, isteyin ve düşünmeye başlayın.-Alaaddinin sihirli lambası gibi evren bize “dile benden ne dilersen” der. Sözlerimizi dikkatli seçmeliyiz.-Sahip olduğunuz şeyler için şükredin.-Sabah her uyandığınızda şükredin.-Birşey istediğinde tüm evren onu gerçekleştirmek için seferber olur.-İstediğiniz şeyin resmini yapın ve hergün görebileceğiniz biryere asın.-İstediklerinize ulaşmışsınız gibi yaşayın.-Kendinizden hoşnut değilseniz başkalarıda sizden hoşnut olmaz.-Hastalıktan bahsedilmemeli ve düşünülmemeli.-Geçirdiği kaza sonucunda omuriliği zedelen ve doktorların bitkisel hayat teşhisi koydukları Mooris GOODMAN, düşünce gücüyle iyileşerek mucize adam olarak tıp tarihini şaşırtmıştı.-“ Savaş karşıtı bir toplantıya asla katılmayacağım; beni, barışa dair toplandığınızda davet edin” Rahibe Terasa-Herşey enerjiden oluşmuştur. Evren, bu enerjilerin birbirleri ile olan bağlantılarından oluştuğu için bizi hisseder.-Geçmiş olumsuzluklara takılıp kalmak geleceği olumsuz etkiler.-“Yapabileceğini de düşünsen, yapamayacağını da düşünsen; her iki durumda da sen haklısın” Henry FORD 1863-1947
-“Şimdi artık gerçekten yeni bir çağa giriyoruz. ’Uzay Yolu’ nda söylenmiş olabileceği gibi, son sınırın uzay değil, akıl olacağı bir çağ bu.” Dr. Fred ALAN WOLF

KÜÇÜK PRENS



Yazar: ANTOINE DE SAINT-EXUPERY
İzlediği bir belgeselde, boğa yılanlarının bir fili bir seferde yutabildiklerini ve daha sonra yuttukları fili sindirmek için 6 ay uykuya daldıkları öğrenen bir çocuk, boğa yılanlarının heybeti karşısında büyülenir ve bu büyüyle eline aldığı resim kalemleri ve kağıdı ile ilk resmini yapmaya başlar. Büyük bir gururla, başarıyla bitirdiği resmi büyüklerine gösterdiğinde hayal kırıklığı yaşar. Çünkü yaptığı resim, büyük bir fili yutmuş bir boğa yılanının resmidir, ancak resmi görenlerin hepsi 'ilginç bir şapka' yorumunu yapar. 'Yaptığım resim, fili yutmuş olan boğa yılanıdır'
açıklamasını yapmadıkca onu anlamazlar. Büyüdükçe problemler karşısında zor yolları izleyerek komplike düşüncelerle kararlar vermeye çalışıyoruz. Halbuki çözümler çoğu zaman basittir ama problemlere ilk aşamada çocukca bakamadığımız için problemleri ya yanlış çözüyoruz ya da hiç çözemiyoruz.Resim yapma yeteneği olmadığını söyleyen büyüklerinin sözlerini dinleyerek resim yapmayı bırakan kahramanımız büyüyünce pilot olur. Bir gün uçağı arıza yapar ve çölün ortasına mecburi iniş yapar. Uçağını tamir etmeye çalışırken Küçük Prens ile karşılaşır. Küçük Prens bizim pilota ' bana bir koyun resmi yapar mısın?' diye sorar. Pilot, Küçük Prens'i başından savmak için boğa yılanının resmini yapıp ona verir ama O 'Bu bir koyun değil. Bu bir boğa yılanı!' der. Bunun üzerine pilot bir koyun resmi yaparak Küçük Prens'e verir ama O, bir kusur bularak beğenmez ve yeni resim ister. Aynı olay birkaç defa tekrarlanır ve her seferinde Küçük Prens'in suratı asılır. Sonunda Pilot bir sandık çizer ve 'İstediğin koyun bu sandığın içinde' der. İsteği koyunu alan Küçük Prens' in yüzünde mutluluk gülücükleri belirir. Yaşadığımız yer ne kadar geniş, zengin, olağanüstü vb. olursa olsun, sınırlar olduğu sürece tutsağızdır. Hayal gücünü kullanamadığımız sürece tutsaklığımız devam eder, istediğimiz zaman acıda tatlıyı,tatlıda ekşiyi tadamayız. Sessizlikte müziği duyamaz, duvarların dışındaki ovaları, kuşları, okyanusları vb. göremeyiz.Küçük Prens "ASTERYİD B612" gezegeninden gelmiştir. Orada kendine ait ufak tefek bir gezegeni vardır. İki tane yanardağı bir tane de gül fidanı bulunan bu gezegende istenmeyen boabab bitkisine dikkat ederek yaşamaktadır. Bu bitki çok arsızdır. Erken davranılmadığında bir daha başedilemez.. 1 iken 3, 3 iken 13....birde bakarsınız bütün gezegen boabab ile sarılır. Dolayısıyla Küçük Prens hergün gezegenini kontrol eder ve eğer bir boabab filizi görürse onu hemen kökünden söker. 'İnsan her sabah elini yüzünü yıkadıktan sonra, gezegenine çeki düzen vermelidir' der bizim prens. Her yaşam bir gezegen gibi düşünülürse ve boş işler de boabab bitkisi..Yaşamı boş işlerle heba etmemek için yaşama hergün çeki düzen verilmeli.Bir gün Küçük Prens diğer gezegenleri dolaşmaya karar verir. İlk gezegende, etrafında emir verecek kimse bulunmayan ama kendini kudretli sanan bir Kralla karşılaşır. Çünkü emirleri hep uygulanmıştır. Güneşe bile batıp doğması için emir verebilir. Ancak her zaman uygun zamanı beklemektedir :) "Bir generale, deniz kuşu kılığına girmesini buyursam, general de bu buyruğumu dinlemese, bu generalin suçu olmaz, benim suçum olur. Herkesten yapabileceği şeyi istemeli. Otorite de herşeyden önce akla dayanmalı." der bizim Kral.İkinci gezegende yalnız başına yaşayan Kendini Beğenmiş ile karşılaşır. " En zeki benim. En güzel benim. En...En...Hadi bana hayran olduğunu söyle" der Kendini Beğenmiş. Küçük Prens merakla sorar "Demesine derim ama bu ne işine yarayacak?"Üçüncü gezegende içki içmekten utanan, utanmayı unutmak için de içki içen Ayyaş ile karşılaşır. Dördüncü gezegende, sahipsiz olarak gördüğü yıldızları sayarak onları sahiplenen yaşlı İş Adamı ile karşılaşır. Beşinci de Fenerci, Altıncı gezegende ise masadan kalkmayan Coğrafyacı ile karşılaşır ve yedinci gezegen olan Dünya ya varır. Bu gezegen hepsinden farklıdır. Bu gezegende yeni dostlar edinir ve onlardan çok şey öğrenir.Herşey çok güzeldir ama dönüş vakti gelir. Dostu Pilot ona engel olmaya çalışır. Fakat bizim Küçük Prens kararlıdır dünyadan ayrılıp kendi gezegenine gitmeye, bedenini burada bırakması gerekse de... "O boşalmış eski bir kabuk gibi olacaktır. Eski kabuklara kimse üzülmezdi."

ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR



YAZAR: Ernest HEMINGWAY
İspanya iç savaşını anlatan “Çanlar Kimin İçin Çalıyor” adlı kitap Amerika’ dan ispanya ya gelmiş olan ve ispanya da ispanyolca eğitimi veren, ancak daha sonra cumhuriyetçilerin ordusuna katılarak, ‘Dinamitci’ olan Robert Jordan’ ın son üç-dört gününü anlatmaktadır.Cumhuriyet ordusunun generali olan Golz, gizli bir saldırı planlamaktadır. Busaldırının başarıya ulaşması için uçurulması gereken bir köprü bulunmaktadır. Golz,köprüyü uçerması için Jordan’ ı görevlendirerek onu yerli gerilla çetelerinin bulunduğu bölgeye gönderir. Jordan emredilen bölgede Pablo ve çetesi ile çalışacaktır.
Pablo, cumhuriyet için çalışan, bu amaç uğruna birçok çatışmaya giren, birçok kişiyi gözünü kırpmadan acımasızca öldüren biridir. Hayvani yönü tarafından insanlık yönünü epeyce körelmiştir. Uzun zamandır Pilar ( Pablo’ nun sevgilisi), Agustin, Andres, Evadio, Anselmo, Fernando ve Maria ile birlikte yaşamaktadır.Maria hariç diğerleri Pablo’ nun önderliğinde türlü çatışmalara girmişlerdir. Maria ise, Pablo ve çetesi tarafından faşistlere karşı yapılan son tren çatışmasında kurtarılmış bir genç kızdır. Maria, 12 yaşlarında iken belediye başkanı olan babası faşistler tarafından öldürülür. Aynı gün annesi de öldürülür. Maria’ ya türlü işkenceler yapılır. Kurtarılana kadar faşist erlerin insiyatifinde(!) yarı ölü haldedir.
Robert Jordan, Pablo ve çetesi ile buluşur. Köprüye yapılacak saldırının ayrıntılarını onlarla payşalır. Yapılacak saldırı Pablo‘ ya imkansız gibi gözükse de Jordan dan yardımını esirgemez, köprü ve etrafındaki karokollar hakkında daha fazla bilgi edinmesi ve araştırması için yardım eder. Bu zaman zarfında, 20 li yaşlarda olan Maria, Jordan ile birbirlerine aşık olurlar.
Yapılacak saldırı için adama ihtiyaç olduğu için Sodro çetesinden yardım isterler. Sodro çetesi yardımı kablu ederler ve iş için gerekli olan atları en yakın köyden çalarlar. Ancak o gece kar yağar ve Sodro çetesi karda iz bırakırlar. Ertesi gün Sodro ve çetesi çıplak bir tepede kıstılarak öldürülürler. Pablo, son gelişmelerden sonra Jordan’ ın patlayıcı fünyelerini alarak kaçar. Jordan’a saldırının başarı olasılığı oldukça az gözükür. Saldırıyı gerçekleştirmeye karalıdır ancak başarısızlık olasığını Golz’ a bildirmek için mühürlü bir mektupla Andres’ i karargaha gönderir.Saldırı için yola çıkmadan hemen önce pablo geri döner. Yanında diğer öetelerden topladığı 5 adam daha vardır. Saldırı birlikte yapacaklardır. Bu son gelişmeler Jordan’ a umut verir.
Cumhuriyet ordusu uçaklarının gerçekleştirdiği bobardıman ile saldırıya başlanır. Jordan ve Anselmo köprüye TNT patlayıcılarını yerleştirir. Patlama işlemini gerçekleştirmek için el bombalarından bir düzenek hazırlayarak köprüyü havaya uçururlar. Etrafa saçılan çelik parçaları Anselmo’ yu öldürür. Çatışma anında ise Fernando ağır şekilde yaralanır.
İki kayıp ile görev başarılı olmuştur. Köprü yıkılmış, iki karakol imha edilmişti. Geri çekilmeye başlarlar. Ancak bir tank topunun atışı ile Jordan atının altında kalır ve bacağı kalçasından kırılır. Yola devam etmesine gerek duymaz. Diğerlerinin yola devam etmelerini ister.jordan ise onların peşine düşmüş olan faşist askerlerini engellemek için pusuya yatar. Düşmanı beklerken son üç-dört gününü düşünür ve de Maria’ ya olan aşkını. ‘yaşamım, Maria ile bu son dört güne sığdı’ diye düşünür yaklaşmakta olan faşist subaya nişan alırken.